İkizler “Can Dündar”

İkizler "Can Dündar"

Oburum. Akşam oturayım televizyon karşısına… Bir kanalı izlerken, öbüründekini merak ederim; orada da aşağı yukarı aynı şeyi göreceğimi adım gibi bilmeme rağmen… Bir şehirde yaşarken, diğerindedir aklım; o şehirler ki, çok da farkı yok birbirinden…Doymak bilmez bir çocuk gibiyim; yetinemiyorum. Islığım, bütün şarkıları aynı anda çalmak istiyor; uçurtmam, kainatın tüm semalarında kanat çırpmak… Gemlenmez bir merak duygusu, “Her yemeği tat”, “Her çiçeği kokla” diye ha babam kamçılıyor beni… Telaştan ne tadını ayırt edebiliyorum yemeklerin, ne de kokusunu çiçeklerin…

Her akarsuya karışıp gitmek geliyor içimden; hangisine karışsam, gözüm ters akıntıda… Halbuki her akarsu, aynı denize karışıyor sonunda… Sinemadaysam, gelecek filmi, izleyeceğimden daha çok merak ediyorum; ki onun sonu da aynı, biliyorum. Hangi mektubu açsam, açılmayan için meraklanırım… Kulağım, çalacak telefonda; en sıkıldığım anda dahi telefon edenlerden… Kış boyu yazı iple çekmişken… …Şimdi sonbaharı özlemek neden…?

* * *

Çünkü yüreğimin iki yanına taht kurmuş ikizler, o ilk Haziran;dan beri durmaz, tepişir. “Kalk gidelim” derken biri, “Halt etme otur” diye eteğinden çeker diğeri… Biri karınca, öbürü ağustos böceği… Hergele sokak çocuğuyla, evinin uysal erkeği; Oysa yaş kemale erdi; “nihai tercih”in vakti geldi. Tepeleyeceğim birini; ama bilmem hangisini..

* * *

Gördünüz değil mi: Kafaları birbirine yapışık İranlı siyam ikizleri Ladin;le Lale, yeni bir hayat umuduyla girdikleri ameliyathanede, eski hayatlarını da yitirdi. Önce Ladin’in ölüm haberi geldi. Lale yaşayacak dendi. Sonra Ladin’in ölümüyle, Lale’nin de hayat bağları kesildi. Kimbilir belki de ikiz olmanın ilahi yasasıdır bu; Biri beslenir diğerinden.. İşte o yüzden ya ikizinizle varsınızdır, ya ikiniz de yok.

* * *

Ah, İkizler için tercih böyledir işte; Bir yanını seçmek, otomatikman öbüründen de vazgeçmektir. Çünkü birini feda ettiniz mi, “ikiz” değilsinizdir artık… Oysa sizi siz yapan, içinizdeki tepişmedir. Değeriniz, “diğer”inizdedir. Bütün Haziran doğumlular bilir bunu… O yüzden kıyamaz içinde tepişen ikizlerden birine… Ne kahkaha saçan neşeye, ne ansızın bastıran hüzne… Ne iyimser güne, ne karamsar geceye… Ne ciddiye, ne muzibe… Ne çocuğa, ne büyüğe… Ne sadeliğe, ne debdebeye… Kıyamaz bunlardan birini elleriyle öldürmeye… Bilir ki, yazılmış nice yazıda, dizilmiş onca notada, boyanmış bunca tuvalde ve kimbilir söylenmiş kaç sözde, yakılmış kaç türküde o tepişmenin sancılanması vardır. Sancı durdu mu, ne ters akıntı kalır, ne de akarsu. Bir ölü denizde tek kürekle döner durursunuz.

* * *

Dedim ya; oburum. …Ve bazen kızdırıyor sevdiklerimi bu huyum. Varsa bir kusurum; Haziran doğumluyum. Ne garip, şimdi bile, bir yanım bunları yazıp hicvederken bendenizi… .

..”Sil de ciddi bir şeyler yaz” diye yırtınıyor ikizi…