Türkan Saylan Hoca Seni Unutmayacağız!

Türkan Saylan Hoca Seni Unutmayacağız!

Ömrünü cehalet, cüzzam ve birçok kötülükle savaşmaya, genç nesillere Atatürk sevgisi, vatan sevgisi aşılamaya adamış bir insandı Türkan Saylan..Yıllardır savaştığı kanser illetine yenik düştü ve hayata gözlerini yumdu ama hayallerini, planlarını, umutlarını hayata geçirdikten sonra gönlü rahat bir şekilde aramızdan ayrıldı ve giderken bizlere miras olarak onun yolunda ilerlememizi, okumamızı, insanlara yardım etmemizi, şeriatci, gerici düşüncelere karşı savaşmamızı, yani uğruna ömrünü verdiği amaçları bıraktı.. Ruhun şad Mekanın cennet olsun..

Türkan hocayı son zamanlarında da rahat bırakmayan gerici ve komplocu kesim, o öldükten sonrada ardından atıp tutmaya, hakaretler etmeye, at, eşek benzetmeleri yapmaya devam etti.. Başta Samanyolu tv, Samanyolu haber, Zaman gazetesi, Haber7 ve diğer gerici medya, ölüye bile saygısı olmadığını, ne kadar aşağılık olunabileceğini böylelikle bizlere tekrar gösterdi.

Bu olaylar üzerine Can Dündar’da bir yazı yazdı. O yazı herşeyi anlatıyor zaten..

Utanıyorlar mıdır acaba şimdi? Hani o, ziyaretine gelenleri selamlamak için başını, boynunu sarıp cama çıktığında, “Hayatını örtü düşmanlığına adadı. Ömrünün son döneminde başörtü takmaya mecbur kaldı” diye yazanlar… “Evi basıldığında ağır hasta görüntüsü vermişti, tarikatlara söverken ise turp gibiydi” diye yalan düzenler… “Konu müslümanlık olunca hastalığını unutuyor” diyerek onu hedef gösterenler… “Battaniyesini atıp konsere koştu” başlığıyla onu kendileriyle karıştırıp takiyeci ilan edenler… Evini basıp 20 yıllık ajandalarını götürenler… Din, her şeyden önce vicdansa… Yürekleri hepten çöl olmadıysa… Şeytan ruhlarını esir almadıysa… Vicdan azabı çekerler mi? Bir özür dilerler mi?

* * * Türkan Saylan, bu ülkenin yüz akıydı. Ancak samimiyetle inanmış insanlarda rastlanabilecek bir feda kültürünün son temsilcisi… İnsanların yardımına koşmak, cehaletle savaşmak uğruna koşulsuz kendinden vazgeçecek bir örnek insan… İçi boşaltılmış “ahlak” kavramının etten, kemikten hali… Demokrasiden taviz vermeyen laiklik hassasiyetinin sesi… Bir eğitim mücahidi… “Annesi Hristiyan, kendisi misyonerdir” diyenler annesinin Müslümanlığa geçiş belgesi karşısında başlarını öne eğmişler midir acaba? “Kendini acındırmak için hasta taklidi yaptığını” söyleyenler ölümü karşısında günaha girdiklerini fark edip hicap duymuşlar mıdır?

* * * Tek başına bir toplumun kaderini değiştiren insanlar vardır; Türkan Saylan, onların başında anılacaktır. Onunla ilk görüşmemiz, 15 yıl önceydi. “Sarı Zeybek”e Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’nin verdiği ödülü onun elinden almıştım. Son görüşmemizde “Kardelenler” için bir kampanya filmi planlıyorduk birlikte… Ve o yine, hepimizi hayranlığa sürükleyen bir enerjiyle, Anadolu’daki kızların durumunu anlatıyordu. “Anadolu’yu küçücük katkılarla değiştirmek mümkün” diyordu. “Bir kızın özgürlüğünün bedeli 200 YTL” idi. Bulabildiği her kuruş, onun için kurtarılmış kızlar demekti.

* * * Hasta halinde evinin basılması ve derneğinin yöneticilerinin, arşivinin götürülmesi, Ergenekon’un dönüm noktası oldu; soruşturmanın zihni arka planını ortaya koydu. “Çağdaş Yaşam”, cami duvarıydı soruşturmanın… Saylan’a dokunulmasını kimse onaylamadı; birkaç vicdansız hariç… Onlar da bir süre insafsızlıklarıyla hatırlanacak, sonra unutulup gideceklerdir. Radyoaktiviteyi keşfeden, iki Nobelli Marie Curie, 1911’de Fransız Bilimler Akademisi’ne üyelik için davet edildiğinde bir gazete “O Fransız değil, Yahudidir” diye yazmıştı. Yayın etkili olmuş, Madam Curie Akademi’ye alınmamıştı. Ne oldu? Fransız Bilimler Akademisi’ne ilk kadın üye, ancak 68 yıl sonra, 1979’da seçilebildi. Yalan kampanya yürüten gazete, halen tarihin çöplüğünde serili… “Madam Curie” adı ise tarihi ışıtıyor. Türkan Saylan için de öyle olacak. Adı, imdadına yetiştiği kızların yüreğinde ve hayatını adadığı ülkenin vicdanında yaşayacak. Ruhu ise, ancak cehalete karşı açtığı savaş sonuçlandığında huzura kavuşacak

CAN DÜNDAR